En büyük saadet, iki cihânın en üstün insanı olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaktır. Cehennem azâbından kurtulmak için, Allahü teâlânın seçtiği, sevdiği insanların reîsine uymak lâzımdır. Cennet nîmetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsûstur. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymıyanların [meselâ, namaz kılmıyanların ve avret mahalli açık olarak başkalarının yanına çıkanların] tevbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duâları kabûl olmaz. Onun yolunda olmıyanların zikrleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliyâ, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle murâdlarına ermişlerdir. Yer yüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, âşıklarıdır. Herşey, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübârek ruhundan feyz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, herşeyin yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshâbına bizden duâlar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden râzı olsun! [Ey! Saadete kavuşmak istiyen akıl sahipleri! Bütün gücünüzle Ona tâbi olmaya çalışınız! Bu devlete, bu nîmete mani olan herşeyden kaçınız! Hârikalar gösteren bir din yobazını ve yüksek mevkı'ler, diplomalar ele geçirmiş olan bir fen yobazını, yâni Ona tâbi olmak şerefinden mahrum olan bir câhili, bir gâfili görürseniz, bunun sözlerinin, yazılarının, radyolardaki, televizyonlardaki saçmalarının, yalanlarının, insanı felakete sürükliyeceğini ve hiç böyle gösteriş yapmıyan, fakat çok dikkat ile ve titizlikle Ona tâbi olana inanmanın, Onu sevmenin, felaketlerden kurtarıcı çok kıymetli ilâc olduğunu biliniz!